Türkiye Cumhuriyeti’nin başkenti Ankara’yı biraz gri, gezmek için çok alternatif barındırmayan bir memur kenti olarak duymuş olmanız muhtemeldir. Fakat kentin sokaklarında biraz dolaşıp kaldırım boyunca yürüdüğünüz ve Ankara’yı gerçekten keşfettiğiniz zaman fikrinizin değişeceği konusunda emin olabilirsiniz. Kentin tarihi Bronz Çağları’ndaki Hatti Uygarlığına kadar uzanır. Kurtuluş Savaşı sonrasında Avrupa’dan şehir mimarları getirilerek kentin imar planı tamamlanmıştır. Başkent ilan edilmesi ile birlikte zamanla çorak görünümlü Ankara, modern bir kente dönüşmüştür.
Ankara denilince akla ilk gelen yer hiç kuşkusuz Anıtkabir’dir. Anıt Bloğu ve Barış Parkı’ndan oluşan Anıtkabir, bir anıt mezar örneğidir. 1 Mart 1941 yılında başlatılan proje yarışması doğrultusunda Emin Onat ve Orhan Arda’nın tasarımının inşa edilmesine karar verildi. 10 Kasım 1953 yılında Mustafa Kemal Atatürk’ün naaşı Anıtkabir’e defnedildi. Kırk iki basamak ile çıkılan anıt mezar merdivenlerinin ortasında Kenan Yontunç'un eseri olan hitabet kürsüsü yer alır. Anıtkabir’in bir diğer önemli ögesi Aslanlı Yol olarak karşımıza çıkar. Döşemelerinin derzleri arasında boşluklar bulunan bu yol Ata’ya giderken kişilerin önlerine bakmaları ve saygı duymaları anlamında yorumlanır. İstiklal Kulesi, Hürriyet Kulesi, Mehmetçik Kulesi, Müdafaa-i Hukuk Kulesi, Zafer Kulesi, Barış Kulesi, 23 Nisan Kulesi, Misak-ı Milli Kulesi, İnkılap Kulesi ve Cumhuriyet Kulesi olmak üzere on kuleden oluşan Kuleler de Anıtkabir içerisinde yer alır. Ayrıca Tören Meydanı da Cumhuriyet Bayramı, 10 Kasım gibi önemli tarihlerde kutlama alanı olarak kullanılır.
Altındağ Belediye’sinin 2006 yılında sokak sağlamlaştırma projesi kapsamında tarihi semt Ankara’ya yeniden kazandırılmıştır. Harika kahvaltı mekanlarını ile ziyaretçilerin Hamamönü kahvaltısı ile güne başladığı tarihi semt oldukça otantik bir atmosfere sahiptir. Bölgede aynı zamanda evlerin mimari özellikleriyle geleneksel açıdan görsel bir şölen diyebiliriz. Yeşilçam filmi hissi uyandıran çevresi, mimari yapısı ve taş sokaklarıyla Hamamönü Ankara’da mutlaka görülmesi gereken yerlerdendir.
Ankara'nın sembollerinden biri haline gelen Ankara Kalesi, Galatlar’ın kente yerleşmesi, Roma Dönemi’ne ev sahipliği yapmış ve yedinci yüzyılda Bizanslar tarafından kalenin iç surları inşa edilmiştir. Yirmiden fazla kuleye sahip olan kale, dört katlıdır ve yapımında yoğunlukla Ankara Taşı kullanılmıştır. Altındağ ilçesinde bulunan Ankara Kalesi’nin yapım tarihi kesin bilinmemekle birlikte milattan önce ikinci yüzyılda yapıldığı tahmin ediliyor.
Orta Doğu Teknik Üniversite’sinin sahip olduğu topraklar içerisinde yer alan Eymir Gölü, yaklaşık dört metrelik bir derinliğe sahip olmakla birlikte içerisinde pek çok canlıya ev sahipliği yapar. Tarih boyunca su taşkınlarından dolayı birçok kez Mogan Gölü ile birleşmiş olan Eymir, doğal fauna ve florasıyla görülmeye değer yerlerdendir. İçerisinde ateş yakılmamak suretiyle piknik alanları, yürüyüş ve bisiklet yolları bulunduran Eymir Gölü için tam anlamıyla bir cennet diyebiliriz.
Ankara’da 1933 yılında sergi binası olarak inşa edilen Ankara Opera Binası bir başka deyişle Büyük Tiyatro, kentte bulunan tek opera binasıdır. Binanın özgün tasarımı mimar Şevki Balmumcu’ya ait olmakla birlikte 1948 yılında Paul Bonatz’ın katkılarıyla opera binasına dönüştürülmüştür. Bina Sovyet yapısalcılığı biçimine yakın bir tarzda neo-plastisizm stilinde bir yapıdır. Mimari anlamda olukça önemli olan Ankara Devlet Opera ve Balesi Binası’na hazır gitmişken bir etkinliğe de katılabilirsiniz.
Ankara’nın başkent oluşunun altmış altıncı yılında Turgut Özal tarafından açılışı yapılan Atakule, Türkiye’nin ve Ankara’nın ilk alışveriş merkezidir. 125 metre yüksekliğindeki kule uzun zamandır kapalı olmasına rağmen 2018 yılının kasım ayında yeniden faaliyete geçmiştir. Çankaya ilçesine bağlı olan Atakule içerisinde çok sayıda restoran, kafe ve mağaza bulundurur.
Ankara’nın popüler buluşma mekanlarından olan Tunalı Hilmi Cadde’si günün her saatinde oldukça hareketlidir. Esat Caddesi’nden Kuğulu Park’a uzanan Tunalı, kentte sosyal etkileşimin ve kültürel çeşitliliğin fazla olduğu yerlerdendir. Cadde adını TBMM’nin ilk üç döneminde vekillik yapan ünlü siyasetçi Tunalı Hilmi’den alır. Caddenin sonundaki Kuğulu Park ise kuğu sesleri eşliğinde dinlenip bir kahve içmelik enfes bir parktır.
Ankara’nın en işlek semti olan Kızılay, Çankaya ilçesine bağlıdır. Kızılay bölgesinden fotoğrafçısından kafesine, meşhur ikinci el kitapçı Olgunlar’dan kıyafet mağazalarına her şeyi bulmak mümkündür. Geniş bir bölgede yayılım gösteren Kızılay özellikle Karanfil Sokak, İzmir Caddesi, Sakarya Caddesi ve Yüksel Caddesi ile meşhurdur. Ankara’yı anlamak ve kenti en iyi tanımanın yollarından biridir Kızılay Sokaklarında kaybolmak. Bir nevi İstanbul’un Taksim’i diyebiliriz bu güzel semt için.