Bir çoğumuz böyle bir liste oluşturmak istesek eminim ki en başa siz de Vinci'yi yazardınız. Her dönemin bir dahisi olur derler ya, işte geçtiğimiz bin yılın dahisi de Leonardo Da Vinci idi! Neredeyse herkes onu yalnızca ressam olarak tanımış olsa da o aynı zamanda bir heykeltraş, mühendis, müzisyen, anatomist, botanikçi ve hatta mucitti bile! Bir de Rönesans dönemi insanı olduğu için Rönesans'ın her şeyiydi denilebilir! Yaratıcı fikirleri ve bilimsel yönü ile tüm dünyanın bildiği bir ressam olabilmeyi başaran Vinci, 67 yıllık yaşamına sıradan bir insanın sığdıracağından çok daha fazla şey sığdırmış bir sanatçı.. En önemli eserlerinden biri olan Mona Lisa tablosu ile sanat alanında adeta bir devrim yapan Vinci, git gide insan anatomisi üzerine yoğunlaşmaya başlamış ve tüm detaylarıyla anatomiyi resmen yeniden yaratmış! 1513-1516 yılları arasında Roma'da yaşayan ve bu dönem içinde Kral 1. Francis'ten baş ressamı ve mimarı olması üzerine teklif alan sanatçı, kendisi için hazırlanan konakta uzun yıllar yaşamış ve bu dönemde anatomiyle ilgili sayısız eser vermiştir. 2 Mayıs 1519 yılında hayatını kaybeden sanatçının en önemli eserleri ise " Mona Lisa " ve " Son Akşam Yemeği " olarak bilinmekte..
Leonardo Da Vinci'yi daha yakından tanımak için İtalya Turları'na katılabilirsiniz.
20. yüzyılın en büyük ressamlarından biri olan ve aynı zamanda Sürrealizm akımının da öncüsü diyebileceğimiz bir ressam, Dali.. Diğer adıyla ise " Deli Dahi.. " Tıpkı Leonardo Da Vinci gibi ressamlığının yanı sıra heykelcilik, fotoğrafçılık, film yapımcılığı gibi farklı dallarla da ilgilenerek adını bir kez daha andıran Dali, tüm bunlarla kalmayıp bir çok kitaba ve belgesele konu olmayı başarmış bir sanatçı.. 1904 yılı Katalonya doğumlu olan Dali, her ne kadar resim alanına yönelmek istese de babasından yana destek görmemiş ve annesinin desteği ile özel bir resim okuluna yazdırılmış ve ilk eserini yaklaşık 6 yaşındayken ortaya koymuş. Resim okuluna yazdırıldıktan sadece 5 yıl sonra ilk sergisini de açan Dali, daha o yaşta geleceğe adını yazdıracağının hikayesini resmetmiş diyebiliriz.. Diğer sanatçılara göre para kazanmayı seven bir adam olan Dali, o dönemde bir çok reklamda oynamış ve kendi çektiği sürrealist temalı filmlerle de kendinden fazlaca söz ettirmiş bir ressam. Üstelik bir çoğumuzun bildiği ama yine de bahsetmeden geçmek istemediğim bir anısı var Dali'nin! Hem de Türk fotoğrafçı Ara Güler'le.. Bizim meşhur huysuz ihtiyarımız Ara Güler bey bir gün Dali'nin Paris'te konakladığı bir otele gidivermiş. Kapısını çalmış ve Dali'den aldığı tepki karşısında kalakalmış. Ünlü ressam kafa tutarcasına neden fotoğrafını çekmek istediğini sormuş, Ara bey ise doğru düzgün hiç bir fotoğrafı olmadığından ve meşhur olduğundan söz ederek fotoğrafını çekmesi gerektiğini söylemiş ama nafile.. Kendisini kapının eşiğinde buluvermiş! İşte Dali'ye deli denmesinin sebebi de belki biraz bundan.. Yani anlayacağınız, birazcık burnu havada bir sanatçımız Dali.. Tabi bir çok ünlü eseriyle bu kendine has karakteri de birleşince adını unutmak mümkün olmayacak hale gelivermiş. En ünlü eserlerinden bir tanesi ise güneşin altında erirken gördüğü Camembert peynirinden ilham alarak oluşturduğu " Belleğin Azmi " isimli eseridir.
En nihayetinde Katalan'lı bir sürrealist olan Salvador Dali'yi ve eserlerini daha yakından tanımak ve incelemek için İspanya Turları'na katılmanız gerekir.
1475 yılında Floransa'nın Caprese bölgesinde doğmuş ve yıllar sonra Fransız Büyükelçisi Bilheres-Lagraulas için yaptığı heykel ile adını tüm dünyaya duyurmuş olan bir ressam, Michelangelo.. Rönesans dönemi ressamı, şair, mimar ve heykeltraş olan ressam, henüz 6 yaşındayken annesini kaybetmesi üzerine 13 yaşında Rönesans ressamı olan Domenico Ghirdaio'nun yanına gönderilmiş ve bu ünlü İtalyan ressamdan resim dersleri almaya başlamıştır. Yalnızca resimleri ile değil olağanüstü güzellikteki heykelleriyle de kendine hayran bıraktıran ünlü ressam, heykeltraşlık alanında adını büyük kitlelere duyurmuş ve meşhur " Davud " heykelini inşa etmiştir. Rönesans'ın en önemli eserlerinden biri olan Davud'u oluştururken eserin yapım aşaması boyunca bir baraka oluşturan ve o barakada yaşayan Michelangelo, aynı zamanda insan vücudunu kusursuz bir şekilde yansıtabilmek için yıllarca kadavralar üzerinde çalışmalar yapmış ve insan bedenini tüm detaylarıyla inceleme fırsatı bulmuştur. Günümüz Floransa'sının da sembolü haline gelen Davud heykeline baktığımızda gerçek bir insandan farksız olmasının sebebi tam da bundan kaynaklanmaktadır. Bir diğer önemli eserleri ise 1505 yılında Papa 2. Julius'un görevlendirmesi ile Vatikan'daki Sistina Şapeli tavanına yaptığı resimler ve heykellerdir. 1534 yılında 3. Papa'nın Sistine Kilisesinin duvarına bir kıyamet günü canlandırması yapmasını istemesi üzerine yeniden çizmeye başlayan ressam, adına " Meryem'in Göğe Yükselişi ", " İsa'nın Vaftizi ", " Musa'nın Hükmü " adını verdiği freskleriyle de Rönesans dönemine damga vurmayı başarmış bir ressam olarak tarihe geçmiştir..
14 Temmuz 1862 yılında Viyana yakınlarında doğan ve yedi çocuktan ikincisi olan Klimt, henüz daha 14 yaşında iken Viyana'nın önde gelen güzel sanatlar okulundan Uygulamalı Sanatlar Okulu'na girmeyi başarabilmiştir. Kardeşiyle birlikte aynı okulda okuyan Klimt, bu zamanlarda oldukça iyi bir ressam olan Franz Matsch ile tanışmış ve yakın arkadaş olmuştur. Yine bu dönemde Viyana'nın en ünlü isimlerinden biri olan Ferdinand Laufberger'in öğrencisi olma fırsatını yakalamış ve resim, mozaik, fresko gibi farklı teknikler üzerinde yıllarca çalışmıştır. Çalışmalarını oldukça iyi hale getiren Klimt'e son dönemlere doğru hocası Laufberger dışarıdan tasarım işleri bile bulmaya başlamıştır. 1880 yılından itibaren kendi imzaları ile çalışmaya başlayan Klimt ve arkadaşları, ilk sipariş olarak Viyana yeni açılmış olan Kent Tiyatrosu'nun dekorasyon işini almışlardır ve Klimt arkadaşlarından farklı olarak kendine has tekniği ile bambaşka bir eser ortaya çıkarmayı başarmıştır. Bu çalışması nedeniyle 1888 yılında Avusturya-Macaristan İmparatoru Franz Joseph tarafından altın madalya ile ödüllendirilen Klimt, yavaş yavaş adını duyurmaya başlamıştır. Tüm eserleri büyük beğeni toplayan Klimt'in en ünlü eseri biraz tepki almış olsa da " The Kiss " adındaki eseridir. Eser şuan Viyana'da bulunan Belvedere Sarayı'nda sergilenmektedir. Eserin tamamı incelendiğinde erotizm ön plana çıkmaktadır.
Ve son olarak dünyaca ünlü ressamlar denildiğinde akla mutlaka gelen isimlerden biri olan, 1881 yılında İspanya'da dünyaya gelen Pablo Picasso'dan söz etmek istiyorum. Babası da bir ressam olan Picasso'nun yeteneğinin küçük yaşta keşfedilmesi üzerine o dönem ilgisini çeken sirk ve palyaço gösterilerinde gördüklerini çizen Picasso, sirk hayatındaki insanların özellikle hüzünlü yanlarını resmetmeye başlamıştır. Bu dönem sanat dünyasında " Mavi Dönem " olarak adlandırılmıştır. İlerleyen zamanlarda Kübizm akımına ilgi duyan ve geometrik şekillerin ağırlıkta olduğu resimler çizmeye başlayan Picasso, sanat tarihi boyunca Kübizm'in öncülerinden biri olmayı başarabileceğinden habersizdir. 20'li yaşlara doğru Kübizm'den birazcık uzaklaşıp Klasizm'e yakınlaşan ressamın Guinness Rekorlar Kitabı verilerine göre 100 bin baskı, 300 heykel ve 34 bin kitap resmi bulunuyor! 91 yıllık hayatına bu kadar çok eseri sığdırmayı başarabilen Picasso bu nedenle üretkenliği en yüksek sanatçı olarak da anılmaktadır. 21. yüzyıl ressamları arasında en önemlilerinden biri olmayı başarabilen Picasso'nun en ünlü eseri ise " Çıplak, Yeşil Yapraklar ve Büst " adını verdiği eseridir.