Tarih sayfalarına iki bin yıllık kültürel zenginliği ile adını yazdıran bir güzellik daha.. Nemrut Dağı.. Nasıl anlatsam, nereden başlasam hiç bilmiyorum, meğer topraklarımızda ne muazzam güzellikler varmış da, biz bir habermişiz demekten kendimi alıkoyamadım görünce.. Ölmeden önce görülmesi gereken bu muazzam dağ ile ilgili her şeyi bir an önce a dan z ye anlatmak istiyorum, hadi gelin benimle!
Görkemli görüntüsü, ince işçilikleriyle göz kamaştıran heykelleri ve her yeni gün güneşin bambaşka tonlarına kucak açan bu dağın tarihi de kendisi gibi büyüleyici elbette.. Nemrut Dağı’nı böyle özel hale getiren şey ise Kommagene Kralı I. Antiochos’un mezarının bulunduğu tümülüs bölgesi ve etrafta bulunan sayısız dev heykeller.. Dağın her köşesi Helenistik dönemle sarmalanmış durumda, bu yüzden atılan her adımda etkilenmemek elde değil.. Dönemin Krallığı olan Kommagene, önce Asur’ların egemenliği altında kalmış. Daha sonraki dönemlerde ise Perslerin ve Büyük İskender’in istilasına uğramış ve milattan önce 130 yılında bağımsızlığını kazanmış. Birden fazla kültürü içerisinde barındıran bu krallığın krallarından olan I. Mithridates halkı birleştirmek için bir çok yol denemiş fakat başarılı olamayınca öyle bir çare bulmuş ki kendine.. İşte bu çare bugün Nemrut Dağı’nın neden bu kadar önemli olduğu sorusuna harika bir yanıt diyebilirim.. Devam edelim; I. Mithridates halkı bir arada tutmak için hayali tanrılarla sözleşme yapmaya karar vermiş! Evet, yanlış okumadınız.. Halkı etkilemek için böyle bir yola başvurmuş ve bölgeye tapınaklar inşa etmiş.. Ve bu sayede ülkenin koruma altında kalacağı inancı git gide güçlenmiş..
İşte az önce anlattığım hikaye bölgedeki tanrı tasvirlerini oluşturmuş.. İnce işçilikleri, birbirinden güzel betimlemeleri ile bir çok antik kalıntıyı kalbinde barındıran Nemrut Dağı’nda görülecek öyle yapılar var ki.. Hadi bunları beraber inceleyelim;
I. Antiochos
Kommagene Krallığı’nın en tanınmış kralı olan I. Antiochos, babası Mithridates tarafından yapılmış olan “ tanrılarla yapılan sözleşme “ için bölgede bir tapınak inşa ettirmiş. Ve bu tapınağı taa Nemrut’un zirvesine yaptırmış, böylece bütün ülkeye hakim olabileceğine inanıyormuş. Yapılan bu sözleşmenin yeni bir din olabileceğini ve bunu tüm dünyaya yayabileceğini düşünen I. Antiochos, kral olur olmaz kendini bir “ Theos “ (tanrı) olarak ilan etmiş ve tarih sayfalarına adını I. Theos olarak yazdırabilmeyi başarmış.. Sadece bununla kalmış mı? Hayır tabi ki! I. Antiochos annesine öyle bir sevgi duyuyormuş ki, onu da “ Thea “ (tanrıça) ilan ederek Zeus heykelinin hemen yanına ekleyivermiş.. Daha sonra yaşamını yitiren I. Antiochos, dağın doğu ve batı taraflarına yaptırdığı heykeller sayesinde oldukça fazla anılmakta..
Yamaç Terasları
Yine Kommagene Kralı I. Antiochos tarafından tasarlanan, dağın doğu ve batı bölgesindeki teraslardan oluşan bu bölge ise yine Nemrut Dağı’nda mutlaka görülmesi gereken nadir yapılardan bir tanesi.. Bölgede bulunan heykeller Persleri ve Yunanlıları temsil etmekte. Ayrıca buradaki heykellerin bir özelliği daha var ki, inanılır gibi değil! Doğudaki tanrıların yüzleri doğuya, batıdaki tanrıların yüzleri ise batıya bakıyor! Tam bir tarih harikası öyle değil mi?! Üstelik bölgede tanrı heykelleri dışında bir de kralların atalarını gösteren taş kabartmalara da rastlamak mümkün..
Devasal Heykeller
Ve geldik en gözalıcı kısma.. Kireçtaşı bloklarından yapılan, 8-9 metre yüksekliğinde birsürü dev heykeller cenneti burası! Pers, Helen ve Kommagene Krallığı’ndan izler taşıyan bu heykeller, ayrıca arkalarında I. Antiochos’un iki yüz satırdan meydana gelen vasiyetini de taşımasıyla ünlü.. Tabi bu kadar değil.. Şu an bölgeyi ziyaret ettiğinizde heykellerin başlarının kopmuş bir şekilde etrafa savrulduğunu göreceksiniz. Hepsinin ortak noktası ise burun bölgelerinden zarar görmüş olmaları.. Bu durum nedeniyle de görenleri oldukça etkileyen bu devasal heykeller, bir an önce onları keşfetmenizi bekliyorlar..
Nemrut Milli Parkı
Burası ise bölgenin 13.827 hektarlık bir alanını kaplayan, Kommagene Krallığı’na ait kalıntılardan farklı olarak Yenikale, Eskikale, Cendere Köprüsü ve Karakuş Tepe gibi önemli yapıları içerisinde barındıran bir park.. Buralara kadar gelmişken milli parkı da ziyaret etmeden dönmemeli..
1987 yılından itibaren Unesco tarafından Kültür Mirası Listesi’ne alınan ve Dünya’nın en yüksek açık hava müzesi olarak bilinen Nemrut Dağı’na ulaşabilmeniz için öncelikle Adıyaman’a geçmeniz gerekecek. Zorlu bir yol üzerinden geçilerek ulaşılan bu bölgeye turlar aracılığıyla ulaşabileceğiniz gibi kendi özel aracınızla da Kahta ilçesi üzerinden ulaşabilmeniz mümkün.. Ancak şunu belirtmeden geçmeyeyim; eğer ben özel araçla geleceğim diyenlerdenseniz aracınızın yolda kalmayacağından emin olmalısınız.. Eğer araç kiralamak isterseniz ise yine Kahta ilçesinde bulunan şirketlerle iletişime geçebilirsiniz..